İLKLERİN SANATÇISI SEMİHA BERKSOY’UN İLHAM VEREN HAYATI
Yeni kurulan Türkiye Cumhuriyeti’nin yetiştirdiği önemli isimlerden olan Semiha Berksoy, ülkemizin uluslararası alanda tanınan ilk sanatçılarından olduğu kadar bizlere de birçok ilki yaşatmış çok yönlü bir sanatçı… Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün talimatıyla sahneye konan ilk Türk operası “Özsoy Operası”nda Türk seyircisi ile buluşan Berksoy, ilerleyen yıllarda yurt dışındaki önemli opera sahnelerinde ülkemizi başarıyla temsil etti. Yaptığı resimlerle de dikkat çeken ve ilerleyen yaşına rağmen üretmekten ve sanattan kopmayan Berksoy, ülkemizde yaşayan her gencin ilham alması gereken isimlerden. “İlklerin kadını” lakaplı Semiha Berksoy’un başarılarla dolu hayatını yazımızda okuyabilirsiniz.
Semiha Berksoy, 1910’da İstanbul Çengelköy’de heykeltıraş ve ressam Fatma Saime Hanım ile maliye katibi ve şair Ziya Cenap Berksoy’un ilk çocuğu olarak dünyaya gelir. Çocukluk yılları sanatla iç içe geçer ve bu yeteneğini de ailesinden alır. Sekiz yaşında annesinin İspanyol gribinden vefat etmesi üzerine bir süre amcası ile yaşayan Berksoy, babasının yeniden evlenmesinden sonra ailesi ile önce Sultanahmet, ardından Kadıköy’de yaşamaya başlar. Ortaokul eğitimini Kadıköy’de tamamlayan Berksoy, evlerinin karşısında bulunan Kuşdili Tiyatrosunda amatör olarak sanat hayatına başlar. Çocukluğunda öyküler yazan Berksoy, Cağaloğlu’nda bulunan İstanbul Kız Lisesinden mezun olduktan sonra 18 yaşında, İstanbul Konservatuvarının kurucularından olan Nimet Vahit Hanım’dan şan dersleri alır. 19 yaşında halkın karşısında ilk kez şarkı söyleyen genç sanatçı, ünlü Rus müzisyen Nikolay Rimski-Korsakov’un bestelediği Sadko operasından çeşitli aryalar seslendirir ve bu konserlerinde kendisine Cemal Reşit Rey eşlik eder. 1930’da dönemin Güzel Sanatlar Akademisinde bulunan Namık İsmail Atölyesini kazanan sanatçı, usta isimlerden resim ve heykel dersleri alır. Okulun tiyatro sınavlarına da giren ve gösterdiği azim ile hedeflerine tek tek ulaşan genç sanatçı, Shakespeare’in yazdığı “Hırçın Kız” eserindeki Kate rolü ile tiyatro sınavında da başarıya ulaşır ve okula kabul edilir. 1931’de Muhsin Ertuğrul’un çektiği ilk sesli Türk filmi olan “İstanbul Sokakları”nda; 1933’te Nazım Hikmet’in yazdığı “Söz Bir Allah Bir” filminde rol alır.
1934’te Ahmet Adnan Saygun’un ‘ilk Türk operası’ sayılan Özsoy Operasında Ayşim rolüyle sahne alan Semiha Berksoy, 1936’da Berlin Devlet Yüksek Akademisi Opera Bölümü bursunu kazanır. Üç yıl sonra, Richard Strauss’un “Ariadne auf Naxos” isimli eserindeki performansıyla okuldan birincilikle mezun olan sanatçı; Batı Avrupa’da sahne almış ilk Türk opera sanatçısı ünvanına da erişir. Döndüğünde Ankara Devlet Operasının baş sanatçısı olarak görev alan Berksoy, Ankara Radyosu tarafından gerçekleştiren ilk radyo konserinde Cemal Reşit Rey ile tekrar bir araya gelir. İlklerin kadını Berksoy, 1941’de ülkemizde gerçekleşecek olan ilk opera stüdyosu kaydında da görev alır. Yine bu dönemlerde Ankara Gaz Şirketinde çalışan, aynı zamanda piyanist olan Ercüment Siyavuşgil ile evlenir ve bu evlilikten kızı Zeliha dünyaya gelir. Meslek ve aile hayatını başarılı bir şekilde sürdüren Berksoy, 1950’de Ankara Devlet Operasının solisti olur. 1961’de Feridun Altuna tarafından sahneye konulan “Hansel ve Gretel” operasındaki Haxel rolüyle sahne hayatına devam eden Berksoy, aynı sene Ankara Dil Tarih ve Coğrafya Fakültesinde sergilenen “Yeşil Cami” ve “Fatih’in Bursa’da Doğduğu Ev” resimleri ile ödüller kazanır. Resimleri, Alman Die Welt gazetesi de dahil olmak üzere birçok sanat çevresi ve yazardan övgüler alır. 12 Şubat 1963’te Verdi’nin opera eseri “Azucena” rolüyle 30. sanat yılında opera kariyerinin jübilesini yapar ancak sanattan hiçbir zaman kopmaz. Renkli iç dünyasını yansıttığı tuvalleri, ilerleyen günlerde uluslararası sanat dünyasında oldukça sükse yapacak ve büyük ilgi görecektir.
İlk kişisel resim sergisini 1974’te Ankara Devlet Resim Heykel Galerisinde açan sanatçı, 1975’te eşi Ercüment Siyavuşgil’in vefatıyla 10 yıllık bir inzivaya çekilir. Yaşlılık ve ölüm korkusuna kapılan Berksoy, bu korkuyu yoğun üretim süreci ve sanatıyla yener. Yeniden resme, şarkılar söylemeye başlayan sanatçı; 1982’de Taksim’deki Atatürk Kültür Merkezi’nde resim sergisi düzenler. Türk kadınının seçme ve seçilme hakkı kazanmasının 50. yılı şerefine 1984’te Berksoy’a “İlk Kadın Opera Sanatçısı” ünvanı ile “Atatürk Opera Ödülü” verilir. Resimleri, Leningrad ve Moskova’da sergilenir. Yoğun bir şekilde resim yapmaya başlayan sanatçı, 1992’de daha önce birçok kez beraber sahne aldığı Cemal Reşit Rey’in anısını yaşatmak için isminin verildiği konser salonunda yeni resimlerini sergiler. 1993’te Ayaspaşa’daki evinin bir odasını, anıları ve hikâyeleri olan eşyalarıyla düzenleyen Semiha Berksoy, kendisi için anlam ifade eden tüm objeleri bu odaya yerleştirir. Daha sonra “Semiha Berksoy’un Odası” olarak anılacak bu odadaki tüm objeler, Mimar Sinan Üniversitesi Resim Heykel Müzesinin daimi koleksiyonuna dâhil edilir. 85 yaşında New York ve Almanya’da bulunan uluslararası resim sergilerine katılır. 1996’da Kutluğ Ataman ile bir araya gelen Berksoy, hayatını ve hayatı algılayışını konu alan 6,5 saatlik video enstalasyonunda kendi evinin odasında hayatını ve anılarını anlatır. Berksoy’un tabloları ile birlikte bu video, 1997’de İstanbul Bienali’nde yer alır. Sanat çevresinin büyük saygı duyduğu usta isim Berksoy’un videosu Milano, Berlin, Lüksemburg ve Montreal gibi şehirlerde de gösterime girer ve yoğun ilgi görür. 1999’da yani 89 yaşında New York’ta “Önceki Günler, Ölüm, Yıkım ve Detroit III” isimli operada sahne alır, aryalar söyler. 2000’de Viyana’da “Kunst Museum Bonn”da gerçekleştirilen yüzyılın en önemli sanatçılarını bir araya getiren “Zeitwenden 2000 Millenium” sergisine katılan ilk Türk ressam olur. Üstelik “Semiha Berksoy Odası” adlı yapıtıyla birincilik ödülü ile onurlandırılır. 2003’te Viyana’da son dönem resimlerini sergileyen Semiha Berksoy, 15 Ağustos 2004’te, 94 yaşında hayata veda eder. Son günlerinde bile neşesinden ve enerjisinden hiçbir şey kaybetmeyen Berksoy, sevenlerinin omzunda İstanbul’da toprağa verilir.
3,914 okunma